bir insana dışarıdan
baktığımızda ilk olarak gördüğümüz onun bedenî ve şeklî yönüdür. lakin insan,
görünen ve anlaşılması için herhangi bir çaba gerekmeyen bu şekilden ibaret
değildir, şeklin ötesinde bir de onun ahlaki güzelliklerini, psikolojik
yapısını içerisinde barındıran ruhani yönü vardır ki bu ilk bakışta anlaşılmaz.
kişiyle hemhâl oldukça, vakit geçirdikçe, onunla yaşamaya başladıkça şeklin
ötesindekini görebiliriz. işte imanın alameti, kalbin nuru, ruhun kuvveti,
mü'minin miracı olan namaz da böyledir. namazın herkes tarafından görünen belli
şekilleri vardır. namaz hakkında hiçbir fikri olmayan biri namaz kılanları
gördüğünde şeklen bir çeşit spor aktivitesi yaptıklarını bile düşünebilir.
fakat namazın derinlerde sakladığı, huşu ile ortaya çıkan iç güzellikleri
vardır ki rabbimiz böyle bir namazın bizi kötülüklerden koruyacağını buyurur:
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ
الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ
يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
"sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. şüphesiz ki
namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. allah'ı anmak elbette en büyük
ibadettir. allah yaptıklarınızı bilir." (29: ankebût, 45)
bir hadis-i şerifte de,
"beş vakit namaz, sizden birinizin kapısının önünde akan nehir gibidir.
bir kimse, o nehre her gün beş defa girip yıkansa, üzerinde kir kalmayacağı
gibi, işte beş vakit namazı kılanların da, böyle küçük günahları affolunur."
buyurulur.
kur’ân-ı kerîm'de birçok
yerde bağlantı kurmak manasına gelen “salat” kelimesi ile ifade edilen namaz, bir
nevi, kulun yaratıcısıyla kurduğu bağlantıyı ifade eder ve müthiş bir terbiye
metodudur. namazın şekilden öteye geçmesi ve gerçekten de bizleri tüm kötülüklerden
uzak tutan, nefsimizi terbiye eden bir iç mekanizmaya dönüşmesi için namazı
rabbimizin de buyurduğu gibi dosdoğru kılmamız gerekir:
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ
وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۚ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ
وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
“iman edip iyi işler yapan, namazı dosdoğru kılıp zekatı
verenlerin rabbleri katında elbette mükafatları vardır. onlara hiçbir korku
olmadığı gibi, onlar mahzun da olmazlar.” (2: bakara, 277)
namaz hareketlerinin
ardında saklı manalar keşfedildikçe, huşu ve tevazu ile ikame edildikçe, namaz
dosdoğru bir şekilde eda edilmiş olur.
ilk olarak namaz öncesinde
yapılan hazırlıklar insana maddi ve manevi temizlik bilincini aşılar.
uzuvlardan akan her damla su hem bedenî hem de nefsî temizliği ifade eder.
nitekim peygamber efendimiz (s.a.v.) "müslüman -veya mü'min- bir kul
abdest alır ve yüzünü yıkarsa, gözleri ile bakarak işlediği her günah abdest
suyu -veya suyun son damlası- ile yüzünden çıkar. iki elini yıkadığında,
elleriyle tutarak işlediği her günah abdest suyu -veya suyun son damlası- ile
ellerinden çıkar. ayaklarını yıkadığı zaman, ayaklarıyla yürüyerek işlediği her
günah abdest suyu -veya suyun son damlası- ile ayaklarından çıkar. neticede o
mü'min kul günahlardan temizlenmiş olur." buyurmuştur.
daha sonra namaz bize
insana yaraşır bir şekilde giyinme tarzını öğretir ve akabinde gelen ise
dosdoğru bir istikamete yöneliştir. günahlardan arınmış bir şekilde kıbleye
yönelmiş müslümanlar, allah’ın huzurunda saygı ve sevgi duyguları içerisinde
ayakta dururlar. “allah-u ekber” kelamını söyleyip tekbir alırken mü’min tam
teslimiyetle bir iman ve ikrar, bir duruş ve yönelişi temsil eder. bu
öyle bir teslimiyettir ki adeta benliği kesen bir bıçak gibidir.
tekbir getirirken elleri
iki yana kaldırarak dünyanın ve ahiretin ikisini de geride bıraktığını ve
sadece rabbinin huzurunda tüm benliğiyle ona bağlandığını ifade eder kul. hem
nefsin arzuların kurban eder hem de şeytanın vesveselerini keser. sadece
ve sadece tek yaratıcısının huzurunda olduğunun bilinciyle onun yüceliği
karşında acizliğini hisseder.
kıyam ise, “hayye
ale's-salâh", "hayye ale'l-felâh" diyerek kuluna kurtuluş
davetiyesi gönderen yaratıcının davetine karşı kulun davete icabet ederek
ayakta, o’nun huzurunda duruşudur. kalp burada kişinin âlemlerin rabbi
için ayakta durduğuna şahitlik eder.
وَاسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ وَاِنَّهَا لَكَب۪يرَةٌ اِلَّا
عَلَى الْخَاشِع۪ينَۙ
''sabır ve namaz ile allah'tan yardım isteyin, şüphesiz ki o
(sabır ve namaz) allah'a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır
gelen görevdir.'' (2: bakara, 45)
kulun rabbi ile
konuşmasıdır kıraat. her rekatta okunan fatiha suresi ile, rabbiyle yaptığı
anlaşmayı yeniler. rükuda mü’min, rabbinin büyüklüğü karşısında saygı ve
tazimle eğilir. yaratıcısı dışında hiçbir otorite karşısında eğilmeyeceğini
ifade eder.
ve secde anı...
"...onları rükûa varırken,
secde ederken görürsün. allah'tan lütuf ve rızâ isterler. yüzlerinde secdelerin
izinden nişanları vardır..." (48: fetih, 29)
kullukta zirve nokta
secde...
ibadetin esası secde...
"allah´a çok secde
etmeye bak. zira senin allah için yaptığın her secde karşılığında allah seni
bir derece yükseltir ve bir hatânı siler.” (müslim)
kalpte gizli ne varsa, dua
dua gözyaşı olup akıtılan yer secde... kulun rabbine en yakın olduğu an
secde...
insanlara yol
gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak
kendisinde kur’ân’ın indirildigi ay olan ramazan ayının sadece sofralara değil
ibadetlerimize de bereket getirmesi duasında,
bir kardeşiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder